Özet:
“Nerede yanlış yaptığımı anlamam için bir işaret bu. Siz hiç yapar mısınız?
Geçmişe dönüp beraber yaptığınız her şeyi düşünün. Olan her şeyi.
Sorunların başladığı yeri bulabilmek için kafanızda baştan sona oynatın.” -- Tom
Filmin alay eder gibi konuşan araştırmacı dış sesi söze “Bu bir ‘oğlan kıza rastlar’ hikayesi.” diye giriyor. Bu sözüyle film, genç bir adamın beklenmeyen bir şekilde başlayan, komik ve gerçek hayattan izler taşıyan, sınırların bulunmadığı bir buçuk yıllık aşk ilişkisine hızlıca bir giriş yapıyor.
Esas oğlan Tom, herkesin kendinden başka bir şey düşünmediği günümüz modern dünyasında bile, kaderin en baştan ağlarını ördüğü o sonsuz aşka inanıyor. Esas kız Summer ise inanmıyor. Hem de hiç. Ama bu gerçek Tom'un tüm gücünü ve cesaretini işin içine katarak Summer'ın peşinden koşmasına engel değil. Tom sadece bu tatlı, espritüel ve akıllı kıza değil, aynı zamanda kalbini ve hatta dünyayı durdurabilecek güçte bir aşkın var olduğu fikrine de aşık oluveriyor.
Fitilin ateşlendiği o birinci gün: sıkıcı bir tebrik kartı yazarına dönüşmüş, lafta mimar Tom (Joseph Gordon-Levitt) ve çalıştığı işyerinin patronunun hayat dolu, güzel mi güzel yeni sekreteri Summer (Zooey Deschanel) tanışırlar. Kız Tom için fazla iyi gibi görünse de, zaman içinde çok fazla ortak yönleri olduğunu fark eder. Her şeyden önce ikisi de Smiths'e ve sürrealist ressam Magritte'e hayrandır.
31. günün sonunda işler hesapta olmayan şekilde sarpasarar! 32. günün sonunda ise Tom artık resmi olarak aşık olmuştur, aklının içindeki tek şey Summer'ın baş döndüren olağanüstü dünyasıdır. 185. günün sonunda, ortama belirsizlik hakimdir fakat umudu yok olmuş değildir.
Hikayemiz Tom ve Summer'ın inişli çıkışlı, bazen mutlu, çoğunlukla dengesiz ilişkisini bir baştan bir sondan girerek anlatıyor. Bir yanda ihtiras, randevular ve seks, diğer yanda ayrılıklar, sürekli şikayet hali ve uzaklaşma... İşte bu gelgitler eşliğinde aşkın anlamını çözme ve gerçek kılma umuduyla bir yolculuğa çıkacağız.
Fragman